Mars’ın Esrarengiz Geçmişi: Kayıp Bir Uydunun İzinde!

Mars’ın Esrarengiz Geçmişi: Kayıp Bir Uydunun İzinde!

Bilim insanları, Kızıl Gezegen'in bir zamanlar üçüncü bir uyduya sahip olabileceğini ileri sürdü.

Mars’ın günümüzde bulunan iki küçük uydusu Phobos ve Deimos hakkında çeşitli teoriler mevcut.

Bu teorilerden biri, Mars’ın uydularının Kemik Kuşağı'ndan, yani Mars ile Jüpiter arasındaki asteroidlerden gelmiş olabileceğini öngörüyor. Diğer bir gözlem ise bu uyduların gezegenden kopan parçalar olabileceği yönünde.

Ancak Phobos'un kimyasal yapısının Mars’a benzememesi, bu hipotezi zayıflatıyor. Ek olarak, daha önce araştırmacılar Phobos’un bir kuyrukluyıldız olabileceğini de öne sürmüştü.

Mars'ın dikkat çekici özelliklerinden biri, gezegenin üç eksenli yapısına sahip olmasıdır.

Ayrıca Kızıl Gezegen, devasa yüzey şekilleri barındırıyor; Tharsis bölgesi, Güneş Sistemi'ndeki en yüksek plato olarak bilinmekte ve yaklaşık 5 bin kilometre alana yayılmakta, yüksekliği ise 7 kilometreye kadar ulaşmaktadır.

Bu yüzey şekilleri, büyük volkanlarla birlikte belirgin bir biçimde yükselişe geçmektedir.

ABD Deniz Gözlemevi'nden gökbilimci Michael Efroimsky, Journal of Geophysical Research: Planets dergisinde yayınlanan yeni araştırmasında, Mars’ın bir zamanlar daha büyük bir uyduya sahip olduğunu ileri sürdü.

Efroimsky, bu devasa uyduya "Nerio" adını vererek, Mars’ın üç eksenli yapısının oluşumunda önemli bir rol oynamış olabileceğini belirtti.

Aynı zamanda bu uydunun, Mars’ın ilginç yüzey şekillerine de katkıda bulunmuş olabileceğini ifade etti.

Araştırmaya göre, Nerio'nun kütlesinin oluşturduğu gelgitler, Mars’ın yüzeyindeki büyük şekillerin oluşmasına katkı sağlamış olabilir.

Bu yüzey şekilleri, gezegen tamamen katılaşmadan evvel meydana gelmiş ve zamanla jeolojik süreçlerle biçimlenmiş olabilir. Efroimsky, kaybolan uydunun bir çarpışma neticesinde parçalandığını veya Güneş Sistemi'nin erken dönemlerinde başka bir gökcisminin yörüngesini kaybetmiş olabileceğini düşünüyor.

Ancak, uydunun parçalanmasının ardından gezegen üzerinde oluşması beklenen kraterlerin olmadığını belirtmek gerekir. Bu izlerin, daha sonraki çarpışmalar ve jeolojik faaliyetler sonucunda silinmiş olabileceği düşünülüyor.

Efroimsky, bu hipotezin henüz bir teori olduğunu kabul ederek, diğer bilim insanlarını konu üzerinde daha fazla araştırma yapmaya ve kaybolan uydunun izlerini aramaya davet ediyor.